5 Ekim 2016 Çarşamba

IO


Doğrusunu söylemek gerekirse bu oyunu tasarlayan programcıların psikopat olduklarına inanıyorum zira bu bitirilmesi hatta tek bir bölüm bile geçilmesi imkansız bir oyun. Bununla beraber grafik tasarımcılarını da tebrik etmek isterim. Böylesine detaylı ve özenli çalışmalara her zaman rastlamıyoruz. Commodore 64 için yazılmış binlerce oyun var ve bunların arasında sadece yüzde kırklık bir kısmı üst kalitede olmalı. IO'da onlardan birisi. Bildiğiniz üzere IO, Jüpiter'in doğal uydularından biridir. 1610 yılında Galileo Galilei tarafından bulunan dört büyük uydudan yörüngesi en içte bulunandır. Oyunumuzun isminin de bu  uydudan geldiğini var sayıyoruz çünkü senaryoya göre çeşitli gezegenlerde hayat arayan koloni gemileri, bilinmeyen bir gezegene geliyorlar ve burada bir çok yabancı düşman ile karşılaşıyorlar. Bize de bu koloniye karşı oluşabilecek tehlikeleri bertaraf etmek üzere kurulmuş hava kuvvetlerindeki bir savaş uçağının pilotluğu görevi veriliyor. Joystickimizi kapıp ekran başına geçiyoruz ve heyecan başlıyor. 


Başlangıç ekranındaki grafik resimler ve animasyonlar şüphesiz çok heyecan verici ama oyun başladığında doğrudan üzerimize çullanan yabancı düşman uzay gemilerinden kurtulmak neredeyse imkansız. Bu yüzden daha başta morali bozuluyor insanın. İnanılmaz bir yoğunluk gerektiren bu oyunu kaç kişi tamamlamıştır merak ediyorum doğrusu. Ben şahsen hiç bir zaman ilk bölümün sonunu göremedim. Koloniyi gezegene yerleştirebilmek için önce oradaki yaşayan varlıklardan kurtulmanız gerekiyor. Bu tipik kolonileştirme taktiğidir. İnsanlar dünyada yaptıklarını başka gezegenlere de yapıyorlar. Ben bu yazıyı yazdığım 2016 yılında şimdilik böyle bilgisayar oyunlarında yapabiliyorlar ama yakın zamanda Mars'a yerleşecek bir grubun yola çıkacağı haberleri de kulağımıza çalınmıyor değil. Neyse efendim konumuza dönelim. IO gezegeni savunması pek bir güçlü. Öyle koloni gemilerini indirip doğrudan yerleşmek mümkün değil. Silahlı keşif gemimiz de oldukça donanımlı ama düşman pek yaman. Öyle ki gezegeni tümden yabancı varlıklardan arındırmak için tam dört bölüm aşmanız gerekiyor. Bunlardan en etkileyici olanı cangıl bölümü olmalı çünkü burada doğal yaşamın içerisinde olan bir çok varlığa karşı mücadele vermemiz gerekiyor. Grafik tasarımlar ve animasyonlar öylesine etkileyici ki, gerçekten bir savaşın içerisinde olduğunuzu hissediyorsunuz. 


Her bölümün sonunda o bölgeyi koruyan güçlerin başındaki en büyük savunma hattı ile karşılaşıyoruz. Elbette bu savunma hatları son kale olduğu için fantastik ve bilim kurgu hayalleri zorlayan bir takım akıl almaz makinelerden oluşuyor. Ağzından ve gözünden üzerimize mermiler yağdıran dev kuru kafa herhalde bunlardan en dramatik ve etkileyici olanı. Kendini savunan bir cangılın son aşamadaki en güçlü kartının böyle bir varlık olması da şaşılacak bir şey değil aslında. Öte yandan oyunu tasarlayanların hayal gücüne hayran kalmamak da elde değil. Bu türden son aşamalarda görev içerisinde zamanla savaş gemimize katılan silahlı koruyucu küre uyduların faydasını fazlasıyla görüyoruz. Her şeye rağmen oyunun her bölümünü aşıp koloninin gezegene iniş yapmak üzere hareketlendiği animasyonu görmek pek bir zor. Bu durumu fark eden bazı programcılar oyunu kırarak hile eklemeyi başarmışlar. Bir şekilde sonsuz silaha ve kalkana sahip olabiliyorsunuz. Bu durumda mücadelenin bir anlamı kalmıyor ve joysticke hiç dokunmasanız bile kendi kendine tüm mekanları aşıp sona ilerleyebiliyorsunuz. O zaman da bir tadı kalmıyor. Tek faydası normal şartlarda asla göremeyeceğiniz bölümleri izlemek oluyor. Başka bilgisayar modellerinde de benzer sürümleri olan IO için PC bilgisayarlarda da yeni bir sürüm yapıldı diye biliyorum. Bence her şekilde çok etkileyici bir oyun olduğu şüphe götürmez. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder